TİM Başkan Vekili Başaran Bayrak, lojistik altyapının güçlendirilmesi ve karayoluna alternatif taşıma modlarının geliştirilmesi ile Türkiye'nin ihracatının 10 milyar dolardan fazla artırılabileceğine dikkat çekti. Bayrak, Türkiye'ye kayan siparişleri kalıcı hale getirmenin de sürdürülebilir lojistikle mümkün olduğunu vurguladı.
Pandemiyle birlikte Türkiye’nin alternatif bir pazar olarak öne çıkması ve artan ihracat, lojistikte kapasite sorununu yeniden gündeme taşıdı. İhracatçılar, Türkiye’ye kayan siparişleri kalıcı hale getirmek ve 2023 ihracat hedeflerine ulaşmak için, lojistik altyapıyı güçlendirmenin şart olduğunu vurguluyor. Bu noktada özellikle karayoluna alternatif olarak Ro-Ro ve demiryoluna yatırım yapılması gerektiği ifade ediliyor.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili Başaran Bayrak, ihracatçıların lojistikteki yaşadığı sıkıntıları, acil ihtiyaçları ve çözüm önerilerini DÜNYA’ya değerlendirdi. Tedarik zincirinde yaşanan darboğazlar ve konteyner krizi nedeniyle küresel alıcıların Uzakdoğu’ya alternatif olarak Türkiye’ye yöneldiğini hatırlatan Başaran Bayrak, “Türkiye’ye kayan bu siparişleri kalıcı hale getirmek için lojistik altyapımızı güçlendirmeliyiz. Sürdürülebilir bir hizmet sunamazsak bu pazarı kaybederiz. Oysaki, Türkiye’nin lojistik konumu ve üretim gücü özellikle bu dönemde çok büyük fırsatlar sunuyor. Bölgesel dev bir üretim üssü olma potansiyelimiz var. Bunu iyi değerlendirmeliyiz” dedi. Lojistikte yapılacak bir takım iyileştirmelerle Türkiye’nin ihracatının da önemli oranda artacağına dikkat çeken Bayrak, “Sınır kapılarında yaşanan 3 günlük bir bekleme AB’ye bir sefer anlamına geliyor. Bir firma yılda 200 sefer yapabilecekken 100 sefer yapıyor. İhracatçının üretim süreçlerine yansıyor. Çünkü sanayici taşıtamadığı malın siparişini almaktan da imtina ediyor. Kaba bir hesapla bu gecikmelerin yüzde 80 iyileştirilmesi ve alternatif taşıma modlarının geliştirilmesi ile ihracatın 5'e yakın bir yansıması olacağını düşünüyorum” yorumunu yaptı. Bu da Türkiye'nin ihracatının 10 milyar dolardan fazla artması anlamına geliyor. Başaran Bayrakayrıca, lojistikte yaşanan beklemelerin navlunu yukarı çektiğini, maliyeti artan ihracatçısının küresel pazarlarda rekabet gücünün azaldığını belirtti.
"Karayolunda kapasite belli"
Başaran Bayrak, özellikle karayoluna alternatif taşıma modlarının geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Çünkü Bayrak’a göre, AB’ye ihracatın yüzde 40’ının yapıldığı karayolu taşımacılığında kapasiteyi artırmak çok mümkün değil. Kapıkule ve Hamzebeyli gibi Türkiye’nin en önemli sınır kapılarında çeşitli iyileştirmeler yapılsa da günlük geçiş sayısı olarak belli bir kapasitenin üzerine çıkmak mümkün değil. Bayrak bu konuda, “Kapıkule ve Hamzabeyli’nin kapasitesi belli. Bin 500 TIR geçişi olan kapasiteyi en fazla 2 bin yapabilirsiniz. Biz aynı zamanda AB’nin kapısı olduğumuz için AB’de burada bir takım bariyerler kurmak istiyor. Sonuçta biz kapıyı ne kadar genişletirsek genişletelim karşı tarafın bir isteksizliği ile karşılaşabiliyoruz. Karayolu ile yapılan taşımayı çok fazla iyileştireceğimiz bir nokta yok dolaysıyla” diyerek, alternatif taşıma yöntemlerini hayata geçirerek kapasitenin artırtılması menin şart olduğunu söyledi. İlgili bakanlıkların konuda önemli adımlar attığını da hatırlatan Bayrak, ancak çalışmaların çoğunun uzun vadeli bu planlar olduğunu ifade etti.
"Ro-Ro yatırımları teşvik edilmeli"
Başaran Bayrak, bu alternatifl erden birinin Ro-Ro olduğunu belirterek, Marmara’da İstanbul- Trieste (İtalya) gibi Ro-Ro hatlarının Ege, Karadeniz ve Akdeniz’de de devreye girmesi gerektiğini söyledi. Bayrak, bu noktada devletin de özel sektörün yatırım iştahını artıracak teşvik mekanizmasını devreye alması gerektiğini vurguladı.
Bayrak’ın dikkat çektiği bir diğer konuda demiryolu taşımacılığı… Özellikle demiryolu taşıma kapasitesinin artırmaması gerektiğine vurgu yapan Bayrak, “AB’nin yanı sıra Çin, ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesi kapsamında demiryoluna büyük yatırımlar yapıyor. Bizde demiryolu henüz çok düşük seviyelerde. Bu konuda ilgili bakanlıklar çeşitli çalışmalar yapıyor. Ancak bu sürecin hızlandırılması ve özel sektörün bu alana yatırım yapması için teşvik edilmesi lazım” diye konuştu.
"Yerli gemi filosu büyütülmeli"
Bayrak, yerli deniz filosunun güçlendirilmesi ve liman kapasitelerinin de 2023 hedefleri paralelinde artırılması gerektiğini ifade etti. Diğer yandan, pandemiyle birlikte ortaya çıkan konteyner krizinde, bu yıl bir gevşeme olsa da sorunun tamamen çözülmediğini dile getiren Bayrak, “Çin tatili ve bazı limanlarda pandemi nedeniyle yine boş konteynerlerin dönüş süresi uzattı. Yakın zamanda bu dengenin oturacağını düşünüyorum. Aşağı yukarı arz talep dengesi kuruldu. Pandemide rekor seviyelere ulaşan navlun da stabil bir hale geldi” dedi.
İhracatta şubat rekoru sinyali
Başaran Bayrak, ihracatın şubat ayını yeni bir rekorla kıracağının sinyalini verdi. Türkiye, 2021’de bir önceki yıla yüzde 32,9 artışla 225,4 milyar dolarlık ihracat yapmıştı. İhracatçılar bu yıla da hızlı başlamış, ocak ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 17 artışla 17.6 milyar dolar olmuştu. Böylece ocak ayı bazından tüm zamanların rekorunu kırıldı. Başaran Bayrak, “Şubat ayı henüz bitmedi ancak önceki aylarla kıyasladığımız zaman gayet iyi. Belki de bu şubat ayında da önceki şubat aylarının rekorunu kırabilir TİM. Geçen haftaki rakamlara baktığımda bir önceki yıla göre çok daha iyi durumda ihracatımız. Aynı oranda artıyor” dedi.
"Tekelleşmenin önünü kapatacak yasa şart!"
Aynı zamanda bir denizci olan Başaran Bayrak, konteyner taşımacılığında son dönemde gündeme gelen tekelleşme konusunda önemli açıklamalar yaptı. Konteyner krizi ile birlikte rekor karlılıklar elde eden konteyner operatörlerinin bu kazançlarını yatırıma dönüştürerek kendi alanlarındaki tüm hizmetlere talip olmaya başladığını hatırlatan Bayrak, bu durumun Türk ihracatçısı ve lojistikçisi için yarattığı riskleri şöyle özetledi: “Taşımacılıkta ‘tekelleşme’ riski artıyor. Küresel konteyner devleri taşıdıkları ürünü ancak kendi diğer ürünleri kullanmaları konusunda baskı kuruyorlar. İç nakliyeden acente hizmetine kadar hepsini kendi yapmak istiyor. Bu tehlikeli bir durum. Birçok iş kolunu etkisiz hale getirecekler. Bir süre sonra kontrol edilemez bir fiyat artışı ile karşı karşıya kalabiliriz. Şimdiden bunun önlemini almazsak ileride çok geç olabilir. Tekelleşmenin önünü kapatacak yasal düzenleme yapılmalı. Elbette bizim milli filomuzun da önünü açmamız lazım. Biz ülkemizdeki dış ticaretin sadece yüzde 17’sini kendi gemilerimizle yapabiliyoruz. Bunun geri kalanını yabancı bayraklı taşıyıcılarla yapıyoruz. Bizim toplam konteyner kapasitemiz büyük bir şirketin 10’da 1’i bile değil.”